Osmanlı Rus Harbi

Osmanlı tarihi boyunca savaşlarda büyük işler başarmıştır. Rus Harbi son dönemlerdeki zamanlara geldiğinden bazı istenmeyen sonuçlar doğurmuştur.

1877-1878 yılları arasında gerçekleşen 93 Harbi olarak da anılan Osmanlı-Rus Savaşı, Balkanlarda yaşayan Türkler için çatışma, yağma, katliam dolu zamanlar demektir.

Osmanlı Rus Harbi sonrasında Rus askerleri ve Bulgar çetelerinin Balkanlar üzerinde hak iddia etmeleri ile ortaya çıkan baskı ve huzursuzluk dolu günlerde halkın yaşadığı çaresizlik ve mücadele görülmektedir. Bölge halkı yaşanan bu durumlardan ötürü yıkılma sürecine girmiştir.

Osmanlı Rus Harbi nedenleri arasında bölgenin konumu, tarihi, ekonomik özellikleri ve farklı etnik kökenlerin bir arada bulunması sayılabilir. İstanbul’un ve Boğazların korunması amacıyla Osmanlı Devleti bu bölgede Edirne Vilayetini kurdu. Edirne Trakya’yı da içine alan Balkan sıradağlarının güneyinde yer alıyor.

Karadeniz, İstanbul, Marmara, Çanakkale Boğazı, Ege ile çevrili olan bu bölgede sağlanan bu bütünlük, Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile son bulmuştur.

Bu antlaşmalar siyasi ve askeri bakımdan Osmanlı Devleti’nin kontrolündeki bölgenin Bulgaristan’ın eline geçmesine sebep olmuştur. Bu durum neticesinde Trakya’daki bütünlük bozulmuş ve sahip olunan üstünlük sona ermiştir.

Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Ruslar Edirne’yi işgal etmiştir. Savaş Rus Devleti ve yandaşları açısından galibiyet ile sonuçlanırken, Osmanlı Devleti yenik duruma düşmüştür.

Osmanlı Devleti bu durumda büyük devletler karşısında barış arayışı içine girmiştir. Yapılan antlaşmalar elbette Rus Devleti’nin çıkarları doğrultusunda gerçekleşmiştir.

Rus devleti karşısında direnemeyeceğini anlayan Osmanlı Devleti 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Bu antlaşma ile 4 milyon civarındaki Türk vatandaşı, Bulgar ve Rus egemenliği altında kalıyordu. Antlaşmanın diğer maddeleri ise şu şekildedir:

·       Hristiyan hükümeti bulunacak olan bölgede Bulgaristan kurulacaktır. Bulgaristan prensi, halk tarafından seçilecek. Görevi büyük devletlerin onayı ile Bab-ı Ali tarafından belirlenecektir.

·       Kurulmuş olan Bulgaristan’da Osmanlı Devleti’ne ait asker bulundurulamayacak. İki yıllık bir süre için Rus birlikleri Bulgaristan’da kalacaktır.

·       Bulgaristan toprakları Ege Denizi’ne kadar dayanmaktadır. Bulgaristan sınırı doğuda Midya ve Lüleburgaz yakınındadır. Karaağaç körfezi ve Struma nehrinin ağzı arasındaki kıyılar Bulgaristan’a bırakılmıştır.

Ege’nin kıyısında yer alan Kavala limanı Bulgarlara bırakılmıştır. Üsküp, Manastır, Debre ve Ohri Gölü Bulgar sınırları içinde kalmıştır. Selanik, Tanya ve Arnavutluk artık Edirne ili sınırları içinde değildir.

Omanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Ayastefanos Antlaşması, Bulgaristan’ın resmen kurulmasına olanak tanımıştır.

Bulgarların elindeki topraklarda sayıca Türk nüfusu üstün olsa da azınlık konumunda kalmışlardır. Bulgar prensliği görüntüde Osmanlı hâkimiyetinde olsa da iki yıl boyunca Rus askerlerinin kontrolünde kalacağı için herhangi bir müdahale şansı kalmamaktadır. Bulgaristan’ın varlığı ve Rus Devleti’nin desteği İstanbul için devamlı bir tehdit unsuru olacaktır.

Girit, Tesalya ve Arnavutluk bölgesinde yapılacak tüm ıslahatlar için Osmanlı Devleti Rusya’nın fikrini almak zorundadır. Böylece Rus Devleti Osmanlı’nın iç işlerine müdahale etmiş oluyordu. Bu antlaşma hükümleri Osmanlı Devleti’nin çöküşü anlamına gelmektedir.

Ayastefanos Antlaşması konumumuz bakımından çok önemli olan Batı Trakya meselesini Osmanlı Devleti aleyhine sonuçlandırmıştır.

93 Harbi ile Osmanlı Devleti’nin başına büyük sıkıntılar açılmıştır. Ege sorunu, Kıbrıs Sorunu ve Ermeni Sorunu açısından büyük önem arz eden bu antlaşma ile Osmanlı Devleti başarısızlığı kabullenmek zorunda kalmıştır.

Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında kabul edilen Ayastefanos Antlaşması, Rodoplar ve diğer Rumeli bölgelerinde yaşayan Türkler açısından Bulgar ve Rus zulmü anlamına gelmektedir.

Türkler bu durumlar karşısında ayaklanma çıkarsa da başarı sağlanamamıştır. Osmanlı Devleti ekonomik ve askeri açıdan oldukça zayıf olduğu için Rus ve Bulgar askerlerine karşı koyamamıştır.

Bunu bilen Bulgar ve Rus Devleti Türk halkına yaşama hakkı bile vermemiştir. Osmanlı Rus Harbi sonuçları arasında yer alan bu antlaşma sonucunda Osmanlı Devleti bu antlaşmanın iptalinin gerçekleşmesi gerektiğini iyice anlamıştır.

Kırım Savaşı

Çar 1. Petro sıcak denizlere inme isteğiyle 1853 yılında taarruza geçmiştir. Kırım savaşı nedenleri arasında ilk sırada yer alan bu durum, Rusya’nın Avrupalı Devletleri karşısına almasına neden olacaktır. Eflak ve Boğdan’ı işgal eden Rus Devleti, bölgenin boşaltılmasını istemiştir. Bu talep reddedilince Kırım Savaşı başlamıştır.

Avrupalı Devletlerin bu durumu kendileri açısından da tehdit olarak görmeleri sonucu Viyana’da konferans düzenlenmiştir. Konferans bir sonuç vermese de Avrupalı Devletler Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldığı açıkça göstermiştir.

Kırım Savaşı, ilk başladığı zamanlarda Osmanlı açısından başarı kaydedilen bir savaş iken, ilerleyen zamanlarda gerçekleşen gelişmeler Osmanlı Devleti açısından hezimet ile sonuçlanmıştır.

Batum’a yardım götüren donanmanın Ruslar tarafından batırılması İstanbul ve Boğazları tehlikeye düşürmüştür. Avrupalı Devletler bu gelişme karşısında Rusya’ya ültimatom vermiştir.

Osmanlı Devleti’ni kendi çıkarları doğrultusunda parçalamak isteyen Rusya, İngiltere ve Fransa’nın tepkisi ile karşılaşmıştır.

İngiltere ve Fransa Kırım Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti yanında yer almış ve savaşa girmiştir. Kırım Savaşı 3 yıl boyunca devam etmiştir. Rusya Kırım Savaşı sonunda yenilgiye uğramış ve barış yapmak zorunda kalmıştır. 1

856 yılında barış şartlarının konuşulması amacıyla Paris’te toplantı yapılmıştır. Toplantı sonucunda Kırım Savaşı Antlaşması olarak bilinen Paris Antlaşması imzalanmıştır.

Rusya savaşın Avrupa’yı karıştıran etkisinden oldukça memnun olmuştur. Kırım Savaşı hangi padişah döneminde yapılmıştır derseniz, Osmanlı Devleti savaşa girdiği dönemde tahtta Sultan Abdülmecit bulunmaktaydı.

Osmanlı Devleti askeri olarak çok geride kalmış, İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle savaşı kazanabilmiştir. Rusya savaşı kaybedince Karadeniz’i kontrol atında tutup, Akdeniz’e inme hayalleri de suya düşmüştür.

Kırım Savaşı’nın Sonuçları

Kırım savaşın sonuçları bakımından oldukça önem arz eden bir bölge olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Osmanlı Devleti savaş sürecinde ilk dış borcunu İngiltere’den almak zorunda kalmıştır. İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı tarafında yer alması Osmanlı’nın Avrupa Devletleri arasında yer aldığı yönünde bir izlenim yaratmıştır.

Rusya Balkanlardaki hâkimiyetini tamamen yitirmiştir. Osmanlı açısından Rusya’nın elindeki iç işlerinde karışma hakkı Avrupalı Devletlerin eline geçmiştir. Rusya tek başına Osmanlı Devleti’ni parçalayamayacağını anlamıştır.

Telgraf ve demiryolları bu savaş ile kullanılmıştır. Dünyanın ilk savaş fotoğrafları çekilmiştir ve genel olarak bu savaşta birçok yenilik söz konusu olmuştur. Kırım savaşı sonuçları bakımından oldukça önemli bir savaştır.

Orlando Figes

Osmanlı Devleti’nin yanında yer alan İngiltere ve Fransa gibi Avrupa Devletleri’nin desteğiyle Kırım Savaşını kazanması, Rusya açısından büyük bir mağlubiyet anlamına gelmektedir. Savaşta çok fazla kayıplar verilmiştir. Askeri kayıpların yanı sıra sivil kayıplar ve katliamlar da savaş sonucunda öne çıkan detaylar olmuştur.

Kırım Savaşının yenilikler açısından birçok duruma öncülük ettiği söylenebilir. Modern tüfekler, buharlı gemiler, demiryolu, telgraf gibi birçok teknolojik gelişmeye şahitlik etmiş olan savaş bu yönüyle de oldukça önemlidir. Savaş fotoğrafçılığı ve savaş muhabirliği kavramları bu savaş ile ortaya çıkmıştır.

Rusya Devleti ile ilgili araştırmalar yapan Orlando Figes, Kırım isimli kitabında bu savaştan bahsetmiştir. Orlando Figes’e göre bu savaş büyük etkilerinin yanı sıra dinlerin savaşı olarak da tanımlanabilmektedir. Savaşın anlatımında askerlerin, hemşirelerin, gazetecilerin beyanlarının da yer aldığı etkili bölümlere yer verilmiştir.

Orlando Figes kitapları tarihi olaylara ışık tutması sebebiyle oldukça önemlidir. Orlando Figes Karanlıkta Fısıldaşanlar isimli kitabı Stalin dönemindeki halkın yaşadıklarını gizli saklı anlattığı mektupların, notların ve sözlü tanıkların açıklamalarının yer alması sebebiyle oldukça kıymetli bir serdir. Sovyet ailesinin gizli kalmış yüzünü ortaya çıkaran çok emek harcanmış bir kitaptır.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hızlı yorum için giriş yapın.


Giriş Yap