Pollyanna'nın Hikayesi, Pollyannacılık Nedir?

Her şeye iyi yönünden baktığınızda birileri size pollyanna lakabını takabilir. Bu isim hayatımıza boşa girmedi, çok ilginç bir hikayesi var.

Pollyanna, çocuk edebiyatının klasiklerindendir. Kitabın yazarı Eleanor H. Porter’dır. Kitaba adını vermiş olmasının yanı sıra, ana karakterin ismi fazla iyimser olan kişilere uygun görülerek onlar için Pollyannacılık oynuyorsun bile denilmiştir.

Pollyanna’nın hikayesi nasıldı gelin birlikte hatırlayalım. Pollyanna, yetim kaldıktan sonra başka bir kasabada yaşayan teyzesinin yanına gider. Babasından öğrendiği mutluluk oyununu kendine yaşam felsefesi edinmiştir.

En kötü durumlarda bile sevinecek, mutlu olacak bir ayrıntı bulabilen Pollyanna, bu mutluluk oyununa, yaşlı bir kadının ihtiyacı olmadığı halde kendisine koltuk değneklerini vererek bu değneklere bakıp, bunlara ihtiyacı olmadığı için sevinmesini söylemesi ile başlamıştır.

Günümüzde kitabın ve karakterin adı ile anılan pollyannacılık felsefesi sayesinde, gittiği her yere içtenliği ve sıcakkanlı yaklaşımı sayesinde sevgi ve mutluluk götürmektedir.

Bunu, ketum ve zor bir kadın olan teyzesinin evine dahi yapmayı başarmıştır. Teyzesi onu halısı ve boş, soğuk duvarları olan tavan arası bir odaya yerleştirdiğinde, manzaranın yukarıdan daha güzel göründüğünü söyleyerek bu durumdan bile kendine mutluluk sebebi çıkarmıştır.

Yemeğe geç kaldığında evin hizmetçisi ile süt ve ekmek yemek zorunda kaldığı zaman, buna sadece teşekkür ederek karşılık vermiştir. Bu tavır ve iyimser tutumları ile zamanla teyzesini de şaşırtmayı ve yumuşatmayı başarmıştır.

Teyzesi, kasaba halkından yeğeninin mutluluk oyunu sayesinde yaşadıkları olumlu gelişmeleri duydukça, Pollyanna’ya olan yakınlığı ve ilgisi artmıştır. Kitabın sonunda, teyzesi Pollyanna sayesinde eski sevgilisi ile evlenir, bacağını bir süre kullanamayan Pollyanna ise yeniden yürümeye başlar.

Hatta bacağını kullanamadığı süreçte, bunun ne kadar değerli olduğunu anlamasını sağladığı için bu durumdan bile mutlu olur. İşte kitabın karakteri Pollyanna, bu tutum ve davranışları ile birçok nesle örnek olmuş, hatta pollyannacı kişiler yaratmayı başarmıştır.  

Pollyannacılık Nedir?

Pollyannacılık, altında psikolojik bir yapılaşmanın var olduğu bir durumdur. Olumsuz bir tutum veya davranış biçimi olmamasına rağmen, aşırıya kaçılması durumunda kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu aslında bir tür savunma mekanizmasıdır.

Pollyannacı kişiler, olayların hep iyi tarafından bakarak, kötü yönleri bastırmaya ve gerçeklerin üzerini örtmeye meyilli kişilerdir. Bu hayatta bir yere kadar kişiyi götürse bile, bir noktadan sonra hem kişisel psikolojiyi hem de sosyal çevre ve düzeni olumsuz etkiler.

Günümüzde “bardağın dolu tarafını görmek” deyimi de aslında pollyannacılık iyimserlik temelini oluşturan bir davranış şeklini betimler. “Pollyannacılık nedir?” sorusunun cevabını birçoğu kronik ahmaklık olarak vermektedir.

Bu ilk bakışta kulağa hakaret gibi gelse de aslında bir insanın bu kadar iyimser olabileceğine inanılmamasından kaynaklı bir düşüncedir. Çünkü pollyannacılık, bazı insanların yaşam alanı içerisinde kabul görmeyen bir tutumdur. Bu felsefeyi benimseyenler, dünyaya toz pembe gözlüklerle bakanlardır.

Yaşadığı ve etrafında gelişen bütün olayları iyiye yoran, yaşamın kusursuz olduğunu düşünen, kötülük gelen yere bile iyilikle gidilmesi gerektiğini savunan pollyannacı kişiler, diğer insanlar tarafından tuhaf karşılanır. Çünkü bir nevi hayatın gerçeklerini görmeyi reddetmişlerdir.

Bu aşırı iyimserlik felsefesi, dünyada bir akım haline gelmiş olsa da bunun ahmaklık olduğunu savunan karşıt görüşlü ciddi bir kitle vardır. Bu nedenle bu akım, çok fazla kabul görmeyerek, tenkit alan bir akım olmuştur.

Pollyannacılık ve İyimserlik Kavramları

Pollyannacılık, iyimserlikle aynı kategori içerisinde değildir. Birbiriyle bağlantılı ve ortak noktaları olsa da birbirinden ayıran net çizgileri de vardır. İyimser bir insan, pollyannacılık davranışına ait tutumlar sergileyebilir. Olayların iyi tarafından bakarlar, ancak dünyayı toz pembe görmezler. Daha gerçekçi yaklaşırlar.

“Pollyannacılık nedir?” sorusuna, aşırı iyimserlik cevabı verilebilse de “aşırı” olması, gerçek iyimserlikten ayırır. Pollyannacılık-iyimserlik kavramlarını birbirinden ayıran en büyük fark şudur: İyimser kişiler, olayların içerisindeki üzücü ve kötü durumların bilincindedir.

Bu durumlara karşı tepkilerini koyar, duygularını yaşar ve açığa vururlar. Olay ya da durum kendilerini üzse bile, çözümcü bakış açısıyla yaklaşıp tatlıya bağlamaya çalışırlar. Olumsuzlukların üstesinden gelme yetisine sahiptirler.

Pollyannacılık Felsefesinin Temelini Oluşturan İyimser Yaklaşımın Özellikleri

·       Zorlukla karşılaştıkları zaman, yapabileceklerinin en iyisini yaparak hem kendilerini hem de etrafındaki insanları mutlu etmeye çalışırlar.

Sorunlar karşısında çözüm odaklı yaklaşım içerisine girerler. Çözüme ulaşmak için önlerinde olan yollar arasında en doğrusunu seçmeye çalışırlar m seçtikleri yol çözüme çıkmadığı takdirde pes etmek yerine başka yollar denerler.

·       Denedikleri çözüm yollarından hiçbiri sonuca ulaşmazsa, umutsuzluğa kapılmak yerine mevcut durumu kabullenmeyi tercih ederler. Yaşadıkları durumdan ders çıkarıp, daha sonra karşılaşacakları sorunlar için deneyim olarak kabul ederler. Edindikleri tecrübe sayesinde bir sonraki adımlarını daha sağlam atarlar.

·       Sevgi konusunda tek bir konuya ya da alana yoğunlaşmak yerine, herkesi ve her şeyi sevmeyi tercih ederler. Bu onları daha çok mutlu eder. En başta kendilerini sever ve bu sevgiyi hayatlarındaki her alana yansıtırlar. İnsan, çiçek böcek, bitki, hayvan… Her şey onlar için sevgi kaynağıdır.

·       Çevreden aldıkları olumsuz yorumlara tamamen kapanarak, öncelikle kendilerine güvenirler. Kendi sınırlarını oluşturur ve bu çerçevede hareket ederler. Hayatlarına kimsenin müdahale etmesine ve kendilerini kötü etkilenmesine müsaade etmezler.

·       Alışkanlıklarını, hobilerini, yaşam şekillerini ve düşüncelerini değiştirmekten çekinmezler. Hatta bu değişimler ile kendilerinin geliştirmeyi hedeflerler. Değişime açıklardır ancak bu değişimlerin olumlu yönde olması için uğraş verirler.

·       Biriyle girdikleri tartışmayı, kötüye doğru götürüp kavgaya çevirmek yerine, çözüm yoluna gitmeyi çok iyi bilirler. Karşısındaki kişiyi anlama ve kendini ifade etme becerileri oldukça yüksektir. Kavga, gürültü tartışmadan ziyade, barışı ve barışçıl yolları tercih ederler.

·       Yaşama duydukları sevgi, onları keşfetmeye ve anlamaya yoğunlaştırır. Çevresindeki insanları yargılamak yerine anlamaya çalışır ve saygı duyarlar. Kişileri yönlendirmek gibi bir gayeleri yoktur.

Kendilerine ve çevresinde olup biten olaylara, sorular sorarak ve cevaplarını bularak olup biteni anlamaya çalışırlar. Bu da hem kendileriyle hem de kendi dünyaları dışında gelişen olaylarla barışık olmalarını sağlar.

Pollyanna’nın hikayesi ile birlikte bu sonuçlar çıkarılmıştır.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hızlı yorum için giriş yapın.


Giriş Yap